Bazen sanal gerçeklik hakkında düşünürken nimet mi yoksa illet mi olduğuna karar vermekte zorlanıyorum. Çünkü gerçek sandığımız, yaşadığımız, bu hayat bile yeterince öznel ve geçici ki, hayata ekstra bir (sanal) gerçeklik katmanı eklemek fikri oldukça mantıksız geliyor. Sosyal medya, internet veya TV bağımlılığından sonra kendimize yeni bir sorun daha oluşturmak üzere olduğumuzu düşünüyorum. Olamayacağın şeyler olmak, gidemeyeceğin yerlere gitmek, yapamayacağın şeyleri yapmak ve bunların beyin üzerindeki etkileri umarım iyi inceleniyordur.
Bir kaç gün önce Türk haber kanallarına bile düşen haber özetle şöyle; 7 yaşındaki kızını kanser sonucu kaybeden Güney Koreli anne Jang Ji-sung, devasa bir yapım sonucunda kızıyla tekrar buluştu. VR teknolojisinin sunduğu imkanlarla kızını tekrardan gören acılı anne, gözyaşlarına hakim olamadı.
Aju Business Daily‘ye göre yapım ekibi, Nayeon’un imajını ve sesini VR’de hayata geçirmek için 8 ay boyunca çalıştı. Hareket yakalama yoluyla daha gerçekçi hareketleri ve jestleri yakalamak için bir çocuk modelinin çabalarını bile kullandılar.
10 dakikalık klipte, HTC Vive Pro kulaklık giyen büyük bir yeşil ekran stüdyosunun ortasında Jang Ji-sung ve Vive Trackers ile donatılmış bir çift haptik eldiven gibi görünüyor. Ancak VR’de, anne Nayeon’un özenle oluşturulmuş bir 3D avatarıyla yüz yüze duruyor. Dijital model bir köşeden göründüğü için, Jang kayıp çocuğunu kucaklamak için uzandığında hemen gözyaşlarına boğulur. İnanılmaz derecede hareketli bir sahne, sanal Nayeon‘un gerçekçi hareketleri sayesinde daha da etkileyici hale geldi.